Söylendiği zaman zihnimizde (aklımızda) oluşturduğu ilk anlama, temel anlamına gerçek anlam denir. Günlük hayatta en çok kullanılan anlamıdır.
“Soğuk” sözcüğünün aklımıza gelen ilk anlamı; ısısı düşük olan, sıcak olmayandır.
Bu sokağın çeşmelerinden soğuk sular akardı.
“İnce” sözcüğünün aklımıza gelen ilk anlamı; dar olan, kalınlığı az olandır.
Üzerinde ince bir gömlek vardı.
“El” sözcüğünün aklımıza gelen ilk anlamı; kolun parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümdür.
Elindeki kağıtları masanın üzerine bıraktı.
Çocuk ağır çantayı kaldıramadı.
Evin camlarını kırmışlar .
Bahçedeki kuru otları yakmışlar .
Top oynarken okulun camını kırmışlar .
Bu karanlıkta dolaşmaktansa evde otururum.
Terliyken soğuk bir şey içme.
2) MECAZ (DEĞİŞMECE) ANLAM
Sözcüğün gerçek anlamından uzaklaşarak kazanmış olduğu yeni anlama mecaz anlam denir.
Söylediklerimizin soğuk karşılanmasına üzüldüm.
Yaşlı kadına yer vermen ince bir davranış.
Dağın ardından iki el silah sesi geldi.
Çocuğu ağır işlerde çalıştırmayın.
Beni kırma , birlikte oynayalım.
Sınavda yüksek not almazsam yandım .
Ne olur beni kırma , tiyatroya birlikte gidelim.
Bu karanlık işlerin hesabını sorarlar bir gün
Geçmişi karanlık bu adama pek güvenmiyorum.
UYARI: İnsan veya başka bir varlığa ait bir özellik diğer varlıklara verilirse buna yan anlam veya yakıştırmaca denir. Şıklarda yan anlam yoksa mecaz kabul edilir.
Kapının kolu
Arabanın torpido gözü
Ayakkabının burnu
Uçağın kanadı
3) SOMUT ANLAM
Türkçede bazı sözcükler beş duyumuzun (görme, dokunma, işitme, koklama, tatma)“herhangi birisi ile” algılanabilen varlıkları karşılar. Böyle sözcüklere somut anlamlı sözcükler denir.
Kitap, ağaç, soğuk, hava, Emine, su, mavi, taş…
4) SOYUT ANLAM
Türkçe sözcüklerin bazısı da beş duyumuzun “herhangi birisi ile” algılayamadığımız varlıkları karşılar. Böyle sözcüklere soyut anlamlı sözcükler denir. Bunların varlığını aklımız ve hislerimizle algılayabiliriz.
Yazılışları ve okunuşları farklı, anlamları aynı olan sözcüklere eş anlamlı sözcükler denir.
İsim = Ad Sene = yıl Yasa = Kanun
Eser = Yapıt Güz = Sonbahar İstiklal = Bağımsızlık
Cevap = Yanıt Zayıf = Sıska Müdafaa = Savunma
Mazi = Geçmiş Neşeli = Şen
Güz mevsiminde ağaçlar yapraklarını döküyor.
Buranın sonbahar yağmurları meşhurdur.
Yasalara uymamız gerekir.
Hakkımızı savunabilmek için kanunları bilmeliyiz.
Son eserinde güncel olayları anlatır.
Yapıtlarında oldukça sade bir dil kullanır.
UYARI: Eş anlamlı sözcüklerin aynı cümlede kullanılması anlatım bozukluğuna neden olur.
Yemek yemediğinden çok zayıf ve sıska oldu.
Arkadaşımı bugün çok neşeli ve şen görüyorum.
Cevap ve yanıt hakkını kullanmak istemiyor.
UYARI: Yakın anlamlı kelimeler eş anlamlı değildir.
Eş – Dost Yalan – Yanlış Doğru – Dürüst
Bayramlarda eşi dostu ziyaret etmeliyiz.
Olayları yalan yanlış anlatıyor.
Ödevini doğru dürüst yaramamış.
2) EŞ SESLİ (SESTEŞ) SÖZCÜKLER
Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan sözcüklere eş sesli sözcükler denir. Zihnimizde en az iki gerçek anlam çağrıştırır.
Sol= Solmak fiili - Yön, sağ karşıtı
El= Organ - Yabancı
Yüz= surat, sima - Yüzmek fiili - 100, rakam
Gül= Gülmek fiili – Çiçek - Çağıldayarak akma
Gülünce yüzünde güller açardı.
Kendi eliyle onu teslim etmişti ellere .
Su akar güldür güldür .
Mendilim dolu güldür .
Yeri göğü yaratan
Bir gün beni de güldür .
Bahçede var yüz güzel
Endam güzel yüz güzel
Uzaklara açılma
Kıyılarda yüz güzel
UYARI: İnceltme işareti ( ) ile birbirinden ayrılan kelimeler sesteş değildir.
Adet= Sayı Kar= Hava olayı
Âdet= Gelenek, örf Kâr= Kazanç
Hala= Babamızın kız kardeşi Alem= Bayrak, kubbe, sancak
Hâlâ= Henüz, şimdilik Âlem= Âlem
3) ZIT (KARŞIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER
Aralarında bir ilgi bulunduğu halde anlamca birbiriyle çelişen, birbirinin karşıtı olan sözcüklere zıt anlamlı sözcükler denir. Her sözcüğün karşıtı yoktur.
Pahalı x Ucuz Siyah x Beyaz
Uzak x Yakın Ak x Kara
Acemi x Usta Cimri x Cömert
Açık x Kapalı İyi x Kötü
Kalın x İnce İnmek x Çıkmak
Kolay x zor Aç x Tok
İleri x Geri Dar x Geniş
Uzun x Kısa En x Boy
Gece x Gündüz Bencil x Fedakar
Ağlamak x Gülmek Güzel x Çirkin
UYARI: Bir sözcüğün olumsuzu o sözcüğün zıddı (karşıtı) demek değildir.
........................Olumsuzu.............................. Karşıtı
Sulu ................Susuz ....................................Kuru
Tatlı .................Tatsız .....................................Acı
Gelmek ...........Gelmemek ..............................Gitmek
Almak .............Almamak ................................Vermek
4) GENEL (KAPSAMLI) – ÖZEL (DAR) ANLAM
Bazı sözcükler kavramları veya varlıkları toplu olarak içine alır, yani kapsar. Bu sözcüklere genel anlamlı sözcükler denir.
Bazı sözcükler de kavramları veya varlıkları toplu olarak içine almaz, bir varlığın veya kavramın içinde yer alır. Bu sözcüklere de özel anlamlı sözcükler denir.
Güvercin Kuş Hayvan Canlı Varlık
ÖZEL ....................................GENEL
Papatya Çiçek Bitki Canlı Varlık
5) YANSIMA
Doğada canlı veya cansız varlıkların çıkardıkları seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklere yansıma denir.
Kalemin kırılırken çıkardığı çat sesi,
Hayvanların çıkardığı me , miyav , hav hav gibi sesler.
Bahçedeki köpek bütün gece havladı .
Şelalenin şırıltısı ormanın içine kadar yayılıyordu.
Duyulan tek ses yaprakların hışırtısıydı .
Kedinin acı miyavlaması ile uyandı.
6) İKİLEME
Anlatıma çekicilik kazandırmak, anlamı güçlendirmek amacıyla çeşitli sözcüklerin art arda kullanılmasıyla oluşan söz öbeklerine ikileme denir.
UYARI: İkilemeler her zaman ayrı yazılır. İkilemeyi oluşturan sözcüklerin arasına noktalama işaretleri konmaz.
Milletlerin yüzyıllar boyunca geçirdikleri denemelerden ve bunlara dayanan düşüncelerden doğmuş olan sözlere atasözü denir. Milletlerin ortak düşünce, yaşayış, inanış ve gelenekleri atasözüne yansır.
Özellikleri
1) Söyleyeni belli değildir. Anonim sözlerdir.
2) Kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez ve yerlerine başka sözcükler konulamaz.
Ak akçe, kara gün içindir.
Derdini söylemeyen derman bulamaz.
3) Öğüt verir, yol gösterir.
Taş taşı laf taşıma.
Taşıma su ile değirmen dönmez.
2) DEYİM
Kavramları, olayları mecaz yoluyla belirten kalıplaşmış söz gruplarına deyim denir.
Özellikleri
1) Kalıplaşmış söz öbekleridir.
2) En az iki sözcükten oluşur.
Hak vermek Deli dolu
Burnu büyümek Ağzı yanmak
Burun kıvırmak Ateşle oynamak
Can pazarı Ağız birliği etmek
3) Deyimleri oluşturan sözcükler çoğunlukla gerçek anlamından uzaklaşarak mecaz anlam kazanırlar.
Bir olayın gerçekleşebilmesi için başka bir olayın varlığının gerektiğini bildiren cümlelere şart cümlesi denir. “-se, -sa; -ınca, -ince; -dıkça, -dikçe gibi eklerle; mı, mi edatıyla ve üzere sözcüğüyle yapılır.”
Yarın hava güzel olusa dışarıya çıkarsın.
Param yeterse kitap alacağım.
Ödevini yapasa n gezmeye gideriz.
İşim erken bitese eve gideceğim.
Bilet bulursa m tiyatroya gideceğim.
İyi beslenince hastalanmazsın.
İyi düşününce nerede yanıldığını anlarsın.
Doğruyu söylemedikçe bu işte çalışamazsın.
Ödevini yapmadıkça dışarı çıkmayacaksın.
İnsan istedi mi başarılı olur.
Kitabı haftaya vermek üzere aldım.
5) NEDEN – SONUÇ CÜMLESİ
Eylemin niçin yapıldığını (gerekçesini) ve sonucunda ne olduğunu bildiren cümlelere neden – sonuç cümlesi denir. “için; -dan, -den; diye” ile yapılır. Niçin sorusuyla bulunabilir.
Hastalandığı için okula gelemedi.
.........neden ...............sonuç
Cevabını bilmediği için soruyu boş bıraktı.
Korktuğu için şu sevimli köpeğe yaklaşamıyor.
Bilmediğin den yanlış yaptı.
Uyanamadığın dan derse geç kalmış.
Yalan söyledi diye işten attılar.
6) TANIM CÜMLESİ
Bir kavramı belirgin özellikleriyle anlatan, tarif eden cümlelere tanım cümlesi denir.
Kitap, en iyi dosttur.
Müzik, duyguların notalarla ifadesidir.
Sanat, düşünceyi anlamlı kılma çabasıdır.
Dostluk, birlikte başlayıp birlikte bitirmektir.
Ölçek, haritada küçültme oranıdır.
Yazı, insanların düşünce ve isteklerini iletmek için yararlandıkları bir anlatım aracıdır.
7) KARŞILAŞTIRMA CÜMLESİ
Birden fazla nesneyi benzer veya farklı yönlerden kıyaslayan cümleye karşılaştırma cümlesi denir. “en, daha” sözcükleri kullanılır.
Açelya, en sevdiğim çiçektir.
Gökyüzü bugün daha mavi görünüyor.
Arkadaşım o zaman da çalışkandı.
8) NESNEL (OBJEKTİF) YARGI BİLDİREN CÜMLE
Doğruluğu ya da yanlışlığı ispatlanabilen, kişiden kişiye değişmeyen tarafsız yargı bildiren cümlelere nesnel yargılı cümle denir. Gözlem ve deneye dayalı olduğu için herkesçe aynıdır.
İstanbul Türkiye'nin en kalabalık şehridir.
Türkiye'de en yüksek sıcaklık yazın olur.
Sınıfımızda şu an yirmi beş öğrenci var.
Oyundaki olaylar Ankara'da geçiyor.
Yazar romanlarındaki kahramanları çoğunlukla kadınlardan seçmiş.
9) ÖZNEL (SUBJEKTİF) YARGI BİLDİREN CÜMLE
Doğruluğu ya da yanlışlığı ispatlanamayan, kişiden kişiye değişen yargı bildiren cümlelere öznel yargılı cümle denir.
Yaz en sevdiğim mevsimdir.
Dün izlediğim tiyatro çok güzeldi.
Bu kitap beni çok etkiledi.
İstanbul, Türkiye'nin en güzel şehri.
Bu sanatçının sesine bayılıyorum.
10) BENZETME CÜMLESİ
Bir varlığın başka bir varlığın özellikleriyle anlatıldığı cümlelere benzetme cümlesi denir.
Pamuk gibi ellerin var.
Elma gibi yanakları var.
Davetsiz misafir gibi ortada kaldı.
11) DOLAYLI ANLATIM
Bir kişiye ait sözlerin, yazıların ikinci kişinin ağzından yeniden ifade edilmesini dolaylı anlatım denir.
Öğretmenimiz çok ders çalışmamız gerektiğini söyledi.
a) Giriş Bölümü: Her paragrafın bir giriş bölümü vardır. Giriş bölümü bir cümleden oluşur. Bu bölüm yargı bildirir. Ayrıntılara girmeden konu tanıtılır. Örneklere yer verilmez. Cümleyi anlam ve yapı yönünden öncesine bağlayacak edatlara, bağlaçlara ve zamirlere bu bölümde kesinlikle yer verilmez. (ama, çünkü, yalnız, fakat, ne var ki, oysa, ne yazık ki, madem…)
Örnek: Aşağıdakilerden hangisi giriş cümlesi olur?
A) Asıl kök ve öz derinliklerdedir.
B) Bize düşen görev bunları araştırmak, incelemek, gerçek değerini ortaya çıkarmaktır.
C) Anadolu insanı, ezgilerin söz dokusuna yüklediği hayat hikayesini nesilden nesile taşıyagelmiştir.
D) Bu nedenle halk türkülerinin ezgileri bir buz dağının su yüzündeki görüntüsü gibidir.
b) Gelişme Bölümü: Giriş cümlesiyle tanıtılan konu gelişme bölümünde açıklık kazanır ve iyice genişletilir. Bu bölüm birden çok cümleden oluşur. Konu ile ilgili örnekler verilir. Böylece düşünceye inandırıcılık kazandırılır. Konunun etkili bir şekilde anlatılması için benzetmelerden, karşılaştırmalardan vb. yararlanılır. Paragrafın yardımcı düşünceleri genellikle bu bölümde bulunur.
c) Sonuç Bölümü: Paragrafın başında tanıtılan, örneklerle ve diğer düşüncelerle geliştirilen konunun bir sonuca bağlandığı bölümdür. Genellikle bir cümleden oluşur. Çoğu zaman ana düşüncenin bu bölümde verildiği görülmektedir.
Örnek: Yıllardır yurdu geziyor, şehir şehir, kasaba kasaba. Anadolu insanını iyi tanıyor; nasıl yaşarlar, ne yerler, nelerden hoşlanırlar? Bir de büyük yazarmış. Okudum onu ancak…
Bu paragrafın sonuna aşağıdaki cümlelerden hangisinin getirilmesi uygundur?
A) Anadolu'yu çok iyi anlatmış.
B) Oldukça başarılı bir anlatımı varmış.
C) Hayal kırıklığına uğradım.
D) Türk yazarlarını yücelten, Anadolu'yu anlatmalarıdır.
2) PARAGRAFTA KONU (İÇERİK)
Üzerinde durulan, hakkında yazı yazılan, söz söylenen, her türlü kavramdır. Her yazının bir konusu vardır. Her şey konu olabilir. Yaşam sevinci, köyden kente göç, dil yanlışları, ölüm, yalnızlık, dostluk, vatan sevgisi, hasret en çok işlenen konulardır. Bir paragrafın konusu, o paragrafta en genel anlamda üzerinde durulan olay, olgu, durum ve kavramdır.
Yazar bu parçada ne anlatıyor?
Bu yazıda nelerden bahsediliyor?
Gibi soru kalıpları bize “konu”yu verir.
Örnek: Kitle iletişim araçları, kitleleri bilgilendirmek ya da onları, hızla değişen dünyanın temposundan kaynaklanan rahatsızlıklardan kurtarmak için hoşça vakit geçirmekten, sistematiği belirlenmemiş akımların içine sürüklenmeye kadar bir çok amaca hizmet etmeye başladı.
Yukarıdaki parçanın konusu nedir?
A) Teknolojik gelişim
B) İletişim araçlarının işlevi
C) Dünyadaki değişmeler
D) İletişim araçlarındaki değişim
3) PARAGRAFTA ANA DÜŞÜNCE (ANA FİKİR)
Bir yazının yazılmasına neden olan ve yazının özünü oluşturan düşünce ana düşüncedir. Buna sanatçının okuyucuya vermek istediği mesaj da denebilir. Ana düşünce paragrafta bir cümle halinde verilebileceği gibi parçanın bütününe de serpiştirilebilir. Şiirlerde ana düşünce yerini tema denir.
Yazar bu yazıyı niye yazmış?
Yazarın vermek istediği mesaj nedir?
Bu paragrafta vurgulanmak istenen düşünce nedir?
Gibi soru kalıpları bize “ana düşünce”yi verir.
Örnek: El halısında desen, göz değmesin diye nazar boncuğu; serilen eve bolluk ve bereket getirsin diye ağacı; birlik beraberlik, dirlik ve düzenlik getirsin diye zincir haline gelmiş halkalar şeklinde gösterilir.
Paragrafta vurgulanmak istenen düşünce nedir?
A) Halı desenlerini herkes kendine göre yorumlayabilir.
B) Halıdaki desenlerin kendine özgü bir anlamı vardır.
C) Halı dokunurken şekiller kendiliğinden ortaya çıkar.
D) Bütün desenler, birbirini bağlı zincir şeklindedir.
4) PARAGRAFTA YARDIMCI (YAN) DÜŞÜNCELER
Her paragraf bir ana düşünce üzerine kurulur. Bu düşüncenin anlaşılır ve inandırıcı kılınması için de yardımcı düşüncelere ihtiyaç vardır. Yardımcı düşünceler ana düşünceyi örnekler, açıklar ve destekler. Böylece verilmek istenen mesaj okuyucunun zihninde somutlaştırılmış olur. Bir paragrafta birden fazla yardımcı düşünce vardır. Genellikle gelişme bölümünde bulunur.
Bu paragraftan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
Bu paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
Bu paragraftan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
Bu paragrafta aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
Gibi soru kalıpları bize “yardımcı düşünce”yi bulmada yardımcı olur.
Örnek:
Sen Mehmetçiksin,
Önümüzde ışık, gönlümüzde aşk,
Doğarsın bu yurda adak olarak,
Hürriyet öpen dudak olarak
Yürekte sen varsın, başta sen varsın.
Şiirde Mehmetçik ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A) Yurdu için kendini feda edeceğinden.
B) Hürriyete değer verdiğinden.
C) Kahramanlığının dünyaca bilindiğinden.
D) Milletçe sevildiğinden.
5) PARAGRAFTA BAŞLIK
Bir yazının başlığı, o yazıda anlatılan konunun, vurgulanmak istenen ana düşüncenin en kısa, yalın ve açık biçimidir. Bir paragrafın başlığı bulunurken öncelikle o yazının ne anlattığı belirlenmelidir.
Örnek: Şiir, edebiyat türleri içinde sesle okunmayı en çok gerektiren sanattır. Nasıl tiyatro oynanmak içinse, şiir de ses olarak dudaklarımızdan dökülmek içindir, denilebilir. Şiiri diğer edebiyat türlerinden ayıran en belirgin özellik, sese en çok bağlı sanat oluşudur.
Paragrafa en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiir Okumanın Önemi B) Şiir ve Ses
C) Sesin Önemi D) Şiir Sanatı
6) PARAGRAF OLUŞTURMA
Giriş, gelişme ve sonuç cümlelerinin bulunup bir anlam bütünlüğü içerisinde sıralanmasıdır.
Örnek:
1. Sonra kuşlar, sincaplar bu zamansız rüzgara hayret ederek üşüyorlardı.
2. Ağaçları ve çiçekleri ürperişler içinde gördüm.
3. İnatçı bir rüzgar yeşilde alacağı varmış da alamamışcasına esiyor esiyordu.
4. Toroslara vardığımda her taraf yeşillikler içindeydi.
Yukarıdaki cümlelerle bir paragraf oluşturulduğunda sıralama nasıl olur?
A) 2-4-1-3 B) 4-3-2-1
C) 3-1-2-4 D) 1-3-4-2
7) PARAGRAF TAMAMLAMA
Paragraf tamamlama, giriş cümlesini ve sonuç cümlesini bulma ile ilgilidir.
Örnek: … Adeta yarış atı gibi sınavdan sınava koşturuyorlar. Çocuk, kendini tanımadan hayatın karmaşıklığı içinde buluveriyor kendini. Sonuçta çocuklar kendilerini yetiştiremiyor ve çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar.
Paragrafın başına aşağıdaki cümlelerden hangisi getirilirse parça anlam yönünden tamamlanmış olur?
A) Çocuklar güç işlerde çalıştırılmaktadır.
B) Çocuklarımız gün geçtikçe sağlıklı bir eğitim olmaktadırlar.
C) Çocuklarımız henüz ilkokul döneminde ağır bir sınav maratonuna giriyorlar.
D) Sınavlar, çocukları sağlık yönünden ciddi şekilde etkiliyor
Örnek: Sanat adamları daha çok düzeltmek, güzelleştirmek isteyenler arasından çıkar. Hemen hemen hiçbir sanat adamı, gördüklerini olduğu gibi söylemek istememiştir; seçer, büyütür, istese de istemese de …
Paragrafın sonuna aşağıdakilerden hangisinin gelmesi daha uygundur?
A) kendi kişiliğini katar.
B) nesnel davranmak zorundadır.
C) olayları olduğu gibi verir.
D) gerçeğin peşinde koşar.
8) DUYULARA SESLENME
İnsanın beş duyusu vardır (görme, tatma, duyma, dokunma, koklama). Cümlelerde bu beş duyu organından herhangi birisiyle algılanan bir ayrıntıya yer verilebilir.
Örnek: Kokuşmuş bir körfez, körfezin içinde birkaç kayık, ötüşerek karnını doyurmaya çalışan martılar, denizi, dağları büyük bir tehlikeye atan insanlar, tüm bunlar beni hayli düşündürdü. Ne oluyor bize? Buraları başkalarına mı satıyoruz? Diye acı acı düşündüm.
Yukarıdaki parçada hangi duygumuzla ilgili bir ayrıntıya yer verilmemiştir?
Örnek: Doğduğum köyde bir sokak vardı. Adı üstünde: Telgraf sokağı. Hem güzel, hem şirindi, hem dardı. O kadar dardı ki orda birbirine dokunur komşu evlerin saçağı. Aradım, nerde Telgraf Sokağı?
Diyen bir şair nasıl bir duygu içerisindedir?
A) Umutsuz B) Karamsar
C) Hasret D) Yalnızlık
10) ANLATIM BİÇİMLERİ
a) AÇIKLAYICI ANLATIM
Okuyucuyu herhangi bir konuda eğitmek ve ona bilgi vermek amacıyla başvurulan anlatım tekniğine açıklayıcı anlatım denir. Sade ve sanatsız bir dil kullanılır. Tanımlarla, örneklerle konunun en iyi biçimde anlaşılması sağlanır.
Örnek: Haldun Taner hikaye, tiyatro, makale ve fıkra türlerinde eserler vermiştir. Hikayelerinde genellikle büyük şehirdeki tipleri; bozulmuş ve iki yüzlü çevreleri anlatır. Tiyatrolarında da gecekondu bölgesinin cahil insanlarını ele almıştır.Bu tipler yerel dilleriyle konuşturulur. Bu eserleri okuyan insanın yüzünde tatlı bir tebessüm belirir.
b) ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM
Bir duygunun, düşüncenin bir olay etrafında veya olaya bağlı olarak anlatılmasıyla oluşan anlatım tekniğine öyküleyici anlatım denir. Öykülemede yer, zaman ve kişi gibi unsurlara rastlanır. Genellikle geçmiş zaman kullanılır.
Örnek: Ayaşlı, beş ay hapiste tutsak kaldıktan sonra, dört arkadaşıyla bir gece hapisten kaçtı. Dağa çıktı. O zaman kendisine Battal'ın İbrahim diyorlardı ki, iki yahut üç yıl Kastamonu, Çankırı ve Bolu arasındaki dağlarda gezdi. Çoklarının evini basıp paralarını aldı.
c) BETİMLEYİCİ ANLATIM (TASVİR)
Gözleme dayanan anlatım tekniğine, sözcüklerle resim yapma sanatına betimleyici anlatım denir. Sıfatlara genişçe yer verilir. Betimlemede bir durum, olay, varlık okuyucunun gözünde canlandırılır.
Örnek: Ortada yeşil örtülü uzun bir masa. Kıyısında tahta sandalyeler. Karşı duvarda boydan boya dolap. Dolapta her birini bir öğretmenin kullandığı, küçük küçük gözler. Kimisi kilitli kimisi kilitsiz. Köşeye yakın, duvarın dibinde kömür sobası. Yanıp yanmadığı belli değil. Kapının arkasında kıvrık ağaçtan yapılmış askılık. Pencere önlerinde yığılı kitaplar, defterler. Öğrenci ödevleri, haritalar…
d) TARTIŞMACI ANLATIM
Herhangi bir konunun farklı bir bakış açısıyla değerlendirilmesinden kaynaklanan anlatım tekniğine tartışmacı anlatım denir. Amaç karşı tarafın düşüncesini çürütmektir. Düşüncenin kanıtlanması için örnekler verir, tanıklar gösterilir, karşılaştırmalar yapılır. Soru cümleleriyle yazıya akıcılık kazandırılır. Konuşma havası sezilir.
Örnek: Eleştirmen eseri ön yargıyla ele almamalıymış. Ya nasıl ele almalı? Ön yargıyla ele alınmamış tek bir sanat yapıtı bilmiyorum. Eleştirmen, eleştiri yapmak için birtakım hazırlıklar ve seçmeler yapar. Bir kere bu seçmelerde bile bir önyargının varlığından söz edilemez mi? Bu seçme bile bir önyargıdır.
11) DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI
a) TANIMLAMA (TARİF ETME)
Bir kavrama ait belirleyici özelliklerin anlatılmasıyla oluşan yönteme tanımlama denir. Tanımlamada “nedir?” sorusunun cevabı bulunur ve tanım cümleleri genellikle “-dır, -dir; -tır, -tir” ekleriyle veya “denir” ile biter.
Örnek: Annenin çocuğunu uyutmak için belli bir ezgiyle söylediği halk edebiyatı ürününe ninni denir. Anne çocuğuna ilişkin isteklerini, iyi dileklerini, kendi sevincini, üzüntülerini bu nazım şekli ile anlatır.
b) ÖRNEKLEME
Anlatılan konuyla ilgili değişik örneklerin verilmesiyle oluşan yönteme örnekleme denir. Amaç konunun, okuyucunun zihninde daha da belirginleşmesini sağlamaktır.
Örnek: Edebiyatımızda romancılar yaşadıkları dönemin ya da önceki dönemlerin izlerini eserlerine yansıtmışlardır. Bundan dolayıdır ki; edebiyatımızda Milli Mücadele yıllarını konu edinen bir çok yapıt vardır. Yakup Kadri'nin Yaban'ı; Tarık Buğra'nın Küçük Ağa'sı ve Halide Edip'in bir çok romanı bu muhteşem olayı işlemiştir.
c) KARŞILAŞTIRMA (MUKAYESE ETME)
Birden fazla düşünce, olay, kavram ya da durumun birbiriyle kıyaslanmasıyla oluşan yönteme karşılaştırma denir.
Örnek: Kış mevsiminden hiç hoşlanmam. Soğuğuyla, ulaşımıyla, yiyecek ve giyecekleriyle insana bir sürü sıkıntılar verir. Oysa yaz mevsimi öyle mi? Bir kere üşüme diye bir sorununuz, donma diye bir korkunuz olmaz. Bunun için de kat kat giyeceklere gereksinmeniz yoktur. Yiyeceklerimizin büyük bir bölümü de yaz mevsiminin ürünleridir.
d) TANIK GÖSTERME (ALINTILAMA)
Yazarın, düşüncelerini inandırıcı kılabilmek için ele aldığı konuda yetkili ve ünlü bir kimsenin sözlerinden alıntı yapmasıyla oluşan yönteme tanık gösterme denir. Kişinin sadece adı yetmez. Sözün aktarılmadığı yerde tanık gösterme söz konusu olmaz.
Örnek: Okuma tutkuların en asilidir. Ekmek bedeni nasıl beslerse, o da ruhu besler. Büyük yazarlar ömürlerinin çoğunu okumakla geçirirler. Montesguie: “Çeyrek saatlik bir okumanın gideremediği bir kederim olmamıştır.” der.
Türkçe bir sözcükte iki ünlü harf yan yana gelmez. Sesli ile bir sözcükten sonra sesli ile başlayan ek getirildiğinde araya Y, Ş, S, N ünsüzlerinden biri gelir. Bu harflere kaynaştırma harfleri denir.
Bahçe y e Oda n ın Kapı s ı İki ş er
Anası n ın kuzu s u (tamlama ekleri)
Kale y i fethettik (-i, -e hal ekleri)
Oku y acak (gelecek zaman eki, -ecek, acak)
Altı ş ar (üleştirme eki, -er, -ar)
Okuyan (fiilden sıfat yapan ek, -en, -an)
4. SES DÜŞMESİ
*Sonu “k” ile bitten sözcüklere küçültme eki geldiğinde “k” ünsüzü düşer.
Küçük – cük Küçücük
Minik – cik Minicik
Ufak – cık Ufacık
*Bazı iki heceli sözcükler ünlü harfle başlayan bir ek aldıktan sonra hecelerindeki dar ünlü düşer.
Karın – ım Karnım
Şekil – i Şekli
Kayıp - ol Kaybol
Fikir – i Fikri
5. GENİŞ ÜNLÜ DARALMASI
Son hecesi geniş seslilerle (a-e) bitten sözcüklere -yor eki getirildiğinde geniş sesliler daralarak ı, i, u, ü olur.
Anla – yor Anl ı yor
Yaşa – yor Yaş ı yor
Ye – yor Y i yor
6. SES TÜREMESİ
Tek heceli bazı sözcüklere küçültme eki getirildiğinde sesli türemesi olur.
Bir – cik Bir i cik
Gül – cük Gül ü cük
Genç – cik Genc e cik
7. SERT SESSSİZ YUMUŞAMASI
Süreksiz sessizlerle bitten bir kelime sesliyle başlayan bir ek aldığında sondaki sert sessizler yumuşar.
P – ç – t – k
b.. c.. d. g,ğ
Kitap – ım Kita b ım
Ağaç – a ağa c a
Yurt – umuz Yur d umuz
Renk – I Ren g i
Gelecek – im Gelece ğ im
Uyarı: Özel isimlerde yumuşama sadece söyleyişte olur, yazışta olmaz.
Yazılış Söyleniş
Gemlik'e Gemliğe
Zeynep'in Zeynebin
Ahmet'e Ahmede
8. SERTLEŞME (SESSİZ BENZEŞMESİ)
Türkçe sözcüklerde sert sessizden sonra yine sert sessiz gelmelidir.
(F – S – T – K – Ç – Ş – H – P) + (c – d – g)
ç...t... k
Sokak – da Sokak t a
Türk – ce Türk ç e
Bas – gı Bas k ı
Diş – ci Diş ç i
9. ULAMA
Ünsüz harfle bitten sözcükten sonra ünlü ile başlayan bir sözcük geldiği zaman ulama yapılır. Iki sözcük arasında noktalama işareti varsa ulama yapılmaz.
Tür k a skeri Mehmet A ki f E rsoy
10. VURGU
a. Kurallı fiil cümlesinde vurgu yüklemden önceki sözcüktedir.